Emânete ihânet etmeyin... Hâlinizden şikâyet etmeyin... Büyüğünüze emretmeyin... Boş şeylerde ısrar etmeyin... Câhillerle sohbet etmeyin... Nefesinizi boşa tüketmeyin... İnsanları bekletmeyin... Etrafınızı kirletmeyin... Hayatınızı mahvetmeyin... Kimseye minnet etmeyin. İnsanları yüzüne karşı methetmeyin... Kimseye küfretmeyin... Kötülüğe meyil etmeyin... Malınızı boşa sarf etmeyin... Sırrınızı açık etmeyin... Her şeyi merak etmeyin... Suçunuzu inkâr etmeyin... Şerefinizi kaybetmeyin... Vatanınızı terk etmeyin... İyiliğe niyet edin... Büyüklere hürmet edin... Sıkıntıya sabredin... Aza kanaât edin... Sözünüzde sebat edin... Bildiğinizle amel edin... Hatanızı kabûl edin... Yaramaz ise def edin... Varken tasarruf edin... Âlimlerle sohbet edin... Nefsinizle inat edin... Sofranıza dâvet edin... Zararlıysa men edin... Seviyorsanız ifâde edin... Kalbleri fethedin... Misâfire ikram edin... Muhtâca yardım edin... Bilseniz de istişare edin... Tehlikeye dikkat edin... Hakkı teslim edin... Unutacaksanız kaydedin... Esirgemeyin lûtfedin... Gariplere merhamet edin... Kazanmaya gayret edin... Çalışanı takdir edin... Başarıyı tebrik edin... Mâzereti kabûl edin... Her an tevekkül edin... Hastaları ziyâret edin... Çocuğunuzu terbiye edin... Herkese tebessüm edin... Güvenseniz de kontrol edin... İnanmayana ispat edin... Fakirleri gözetin... hayır için sarf edin....

بسم الله الرحمن الرحيم . الحمد لله رب العالمين . الرحمن الرحيم . مالك يوم الدين . اياك نعبدواياك نستعين . اهدناالصراط المستقيم . صراط الذين انعمت عليهم غيرالمغضوب عليهم ولاالضالين . امين

Free Image Hosting At site

Görmek isteyipde Göremediğiniz mekanlar

TIKLAYIN GÖRÜN


UYAN MİLLETİM UYAN


19 Mayıs 2011 Perşembe

GÜNÜN AYET VE HADİS-İ ŞERİFİ

ramocan.blogcu.com




ÇINAR RADYO



























































İnternet ve müstehcen resimler




"Bize internetin zararlarından nasıl korunacağımızı anlatabilirseniz, bir de ahir zamanda harama bakmaktan ve müstehcen resimlere bakmaktan nasıl korunabiliriz, bizi bilgilendirirseniz çok seviniriz. Saygılarımla"

Okuyucum böyle diyor.

Bu mektubu da bana internet yoluyla gönderiyor. Yani internet insanların bilgi alış-verişi yapmalarını, din yönünden aydınlanmalarını da sağlıyor. Haber, bilgi hareketli veya durağan resim nakleden bütün aletler ve imkanlar hayra da şerre de hizmet ediyor. Daha önce aylarca, yıllarca peşine düştüğümüz halde ele geçiremediğimiz bir kitabı, bir bilgiyi şimdi birkaç dakikada elimizin altında buluyoruz. İnternet bu işe de yarıyor; yalnızca müstehcen resim taşımıyor.

Eski zamanlarda bazı Müslümanlar (bunların aralarında bazı fıkıhçılar da var), erkek müslümanları günaha girmekten korumak için "kadınların, hatta yakışıklı, tüysüz genç erkeklerin zaruret olmadıkça sokağa çıkmalarının, bunlarla karşılaşan kimselerin de onların yüzlerine bakmalarının caiz olmadığını" söylemişlerdir.

Kendinden emin olmayan kimselerin, cinselliği tahrik edecek olan davranış ve manzaralardan uzak durmaları elbette tavsiye edilir, ama birileri nefislerine hakim olmayıp günaha girecekler diye diğer insanların hürriyetlerini kısıtlamak meşru olmaz.

Kulluk, Allah'a itaat, günah imkanlarının ortadan kalkmasıyla gerçekleşmez; aksine günaha girme imkanları mevcut iken bunlara karşı, Allah rızası ve sevgisi adına mukavemet etmek, nefse yenilmemek, şeriat çizgisinden sapmamakla gerçekleşir.

Peygamberimiz (s.a.), insanların çoğunun yanlış yollara saptığı, O'nun rehberliğini terk ettiği zamanlarda doğru yolda, Peygamber örnekliğinde sebat eden ve yaşayan müminleri çok büyük manevi ödüller ile müjdelemiştir.

Zamanımızda günaha ulaşmak ve bulaşmak daha kolay ve daha engelsiz hale gelmiştir. Çünkü liberal demokrasilerde emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-munker; yani İslam ahkâm ve ahlakının korunması maksadıyla ümmetin faaliyet göstermesi (kötülüğü, ahlaksızlığı, meşru olmayan davranışları en uygun yoldan engelleme ödevi) imkansız hale gelmiş, ancak kalben protesto yolu açık kalabilmiştir ve bu da yetersiz kalmaktadır.

Durum böyle olunca salih müminlere iki vazife düşer olmuştur:

1. Aynı imanı, hayat tarzını, değerleri benimseyen fertlerin ve ailelerin, İslam'ı öğrenme ve yaşama birliktelikleri oluşturmaları. Birbirlerine yakın oturmaları, sık temas içinde olmaları, dayanışmaları, çocukları ve gençleri müspet eğitim çevresine kavuşturmaları.

2. Ehil (bu vazifeye uygun eğitim görmüş, beceri kazanmış) müminlerin, yanlış yolda olanları doğru yola getirmek için en uygun yöntemlerle gayret ve faaliyet göstermeleri.

Bu ikinci vazife yapılırken şu hususlara azami dikkat gerekiyor:

a) Halkının çoğu Müslüman olan (böyle kabul edilen) bu ülkede, İslamlaşmaya müsait olmayan, aksine İslam'dan ve Müslümanlardan nefret etmeye veya en azından korkup çekinmeye ayarlanmış eğitim çevrelerinde sosyalleşmiş insanlara merhamet, şefkat ve anlayışla yaklaşmak.

b) Islah edeyim derken ifsad etmekten (bozmaktan) sakınmak, işe nereden başlanacağını, öncelikleri ve hedef kitle bakımından en uygun yöntemi araştırmak ve uygulamak.

http://www.habervaktim.com/yazar/37333/internet_ve_mustehcen_resimler.html

6 Şubat 2011 Pazar

Müslüman olarak yaşayan kazanır

Her kim: "Müslümanca yaşamanın zamanı geçti; doğru olursan aç kalırsın" derse ya da böyle söyleyeni tasdik ederse veya böyle bir inanca sahip olursa, söyleyen de, söyleyeni tasdik eden de ve bu inanca sahip olan da kafir olur. (Elfaz-ı küfür. Sh.: 11, Madde: 13. Demir Kitabevi - 1970)

Halk arasında söylenilen buna benzer bazı sözler daha vardır:

"İyiler çabuk ölür."

"Bu dünya iyilerin dünyası değil..." vs. gibi.

Bu ve benzeri sözlerin ortaya atılıp yaygınlaştırılmasının şüphesiz sebepleri vardır. Bu sebeplerin başında:

a) İslâm'ın emrettiği hayât tarzını yok etmek

b) Kötülüğü tapınılır hale getirmek,

c) Müslümanca yaşamanın çok zor olduğu düşüncesini zihinlere yerleştirmek,

d) Mal ve mülke sahip olmanın tek yolunun insanları aldatmak ve helâl-haram diye bir şey tanımamak gerektiğini cemiyette prensip haline getirmektir.

Bütün bunlar emperyalist kâfirlerin kendilerinin arzularını gerçekleştirmek için dünyayı kan gölüne çevirmek istemeleri yüzündendir. İnsanlığı kendilerine köle yapmak istemelerinin ürünüdür.

Küfre yem olmayın

İnsanlık küfrün bu iğrenç çehresini tanıdığı, İslâm'ın güzelliğini görebildiği an kurtulmuş olacaktır. Dost-düşman herkes şu gerçeği bilsin ki, zaman müslümanca yaşamanın zamanıdır. İyilerin çabuk öleceği inancı tamamen safsatadır. Zira, herkesin eceli takdir edilmiştir. Bu dünya iyilerin dünyasıdır. Kötüler dünya ve ahirette hüsran içindedirler. Müslümana düşen görev, düşmandan nefsini ve neslini korumak, diline hakkı söyletmek, fiilen de hak olanı icra etmektir. Aksi hâl, küfre yem olmaktır,

Cenâb-ı Hakk Kur'ân-ı Hakim'inde meâlen buyuruyor ki:

"Her nefsin kazandığını görüp gözetene (ortak koşulur) mu? (Ama onlar) Allah'a ortak koştular. De ki: Onları isimlendirin bakalım, tapılmaya değer bir yanları var mı? Yoksa siz, Allah'ın yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz? Yoksa boş sözler mi söylüyorsunuz? Hayır, inkar edenlere hileleri süslü gösterilip (sevdiril)di. (Hak) Yoldan çevrildiler. Allah kimi saptırırsa artık ona bir yol gösteren yoktur." (Râd Sûresi, Âyet: 33)

Bu ayet-i kerîmeden sonra başka söze hacet var mı?
Mevlüt Özcan.

http://www.habervaktim.com/yazar/31007/musluman_olarak_yasayan_kazanir.html

23 Ocak 2011 Pazar

Başörtüsü özgürlüğü ve fesat çıkaranlar !







Onlara: Yeryüzünde (küfür ve günah işleyerek, mü´minleri aldatarak) fesad çıkarmayın, denildiği zaman: “-Bizim işimiz, ıslâh etmektir.” derler.(BAKARA SURESİ - 11.Ayet. )
" İyi bilesiniz ki, onlar bozguncuların ta kendileridirler, fakat bunun farkında değildirler."(BAKARA SURESİ - 12.AYET)

Yani, bunlar sadece yalancılık ve aldatma ile yetinmiyorlar, bu kötü sıfatlarına küstahlığı ve kör inadı da ekliyorlar. Bunun sonucu olarak kendilerine "Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın" denilince bozguncu olmadıklarını söylemekle yetinmiyorlar, "Biz yapıcı, düzeltici kimseleriz" demekle daha da ileri giderek işi şımarıklığa ve yaptıklarını haklı göstermeye dökmektedirler.

En iğrenç bozgunculuğu yaptıkları halde kendilerinin yapıcı ve düzeltici olduklarını ileri sürenlerin sayısı her devirde çoktur. Bunlar böyle derler, çünkü ellerindeki değer ölçüleri, kriterler bozuktur. Çünkü insanın vicdanındaki ihlâs ve sırf Allah´ı amaç bilme ölçüsü bozulunca diğer ölçülerinin ve değer yargılarının da bozulması kaçınılmaz olur. Başka bir deyimle yüce Allah´a ihlâsla bağlı olmayanların, kalplerinde böylesine kesin inanç barındırmayanların bozguncu davranışlarının farkına varmaları imkânsızdır. Sebebine gelince; böylelerinin vicdanlarındaki iyilik-kötülük, yapıcılık ve bozgunculuk ölçüleri kişisel arzu ve ihtiraslarına göre sık sık değişir, hiçbir zaman ilâhî bir kaidenin üzerine oturamaz.
İşte bundan dolayı şu gerçekçi tanım ve kesin akibet bildirimi ile karşı karşıya geliyorlar:
"İyi bilesiniz ki, onlar bozguncuların ta kendileridirler, fakat bunun farkında değildirler."(BAKARA SURESİ - 12.AYET)

"Mü´min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini) açıb göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz, eller ve ayaklar) müstesnadır.Baş örtülerini yakalarının üzerine koysunlar (göğüs ve boyunlarını göstermesinler)..."Kur'an-ı Kerim » 24 / NÛR - 31.


"Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler." Kadın için süslenmek helaldir. Bu kadının fıtratından gelen bir isteğe cevap niteliğindedir. Bütün kadınlar güzel olmaya, güzel görünmeye meraklıdırlar. Süslenme kavramı ise, çağdan çağa değişir. Ama süslenmenin fıtrattaki esası tek ve değişmezdir. O da güzel olma, güzelliği tamamlama ve bunu erkeklere gösterme isteğidir.
İslâm bu fıtri isteğe karşı çıkmaz. Sadece onu düzene koyar, kontrol altına alır. Onu hayatı paylaştığı erkeğe doğru yöneltir, başkasının göremediği şeyleri sadece ona gösterir. Bir sonraki ayette sözkonusu edilen ve bu süsleri görmekle içlerinde şehevi duygular uyanmayan, mahrem olmayan akrabalarında bu erkekle birlikte bazı şeyleri görmelerinde bir sakınca yoktur.
Fakat yüz ve ellerde, kendiliğinden görünen süslerin açıkta olmaları caizdir. Çünkü Hz. Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- Hz. Ebubekir in -Allah ondan razı olsun- kızı Esma´ya "Ya Esma, bir kadın hayız (aybaşı hali) görmeye başlayınca (Buluğ çağına gelince) -yüz ve ellere işaret ederek- bunların dışında herhangi bir yerinin görünmesi doğru değildir" (Ebu Davud rivayet etmiş ve "mürsel" bir hadistir demiştir.) demekle el ve yüzün görünmesinin caiz olduğunu vurgulamıştır."Başörtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar.
Ayette geçen "Ceyb" elbisenin göğüs kısmındaki açıklıktır.
"Khimar "ise; baş boyun ve göğüs örtüsüdür. Bu, kadınların baştan çıkarıcı yerlerini örtmeleri, aç bakışları sunmamaları içindir. Kasıtsız ve ani bakışlar da bunun içindedir. Şayet kadının baştan çıkarıcı ve uyarıcı yerleri açıkta olursa, Allah´tan korkanlar bu kasıtsız ve ani bakışın devam etmesinden veya tekrarlanmasından sakınsalar bile, meydana gelişinden sonra içlerinde gizli bir arzu kalır.
Kuşkusuz yüce Allah, kalplerin bu tür bir bela ile denenmesini, sınanmasını istemez....
Adem Armağan

http://www.adanaimamhatip.com/roportajdetay.asp?tablo=roportajlar&id=57